Eve giderken, mahallede bir teyzeyle karşılaştım. Zehra teyze. Geçerken hep selam verir. İki çocuğu varmış. Bir oğlu denizci olmuş, Çanakkale’de imiş, diğeri de kızı işkadını olmuş, Çin’e gitmiş, oradan iş makineleri getiriyormuş bizim ülkeye.
Zehra teyze hep yemeklerden söz eder. Hep o anlatır. Hep fırında pişirirmiş yemekleri. Fırında et, fırında tavuk, fırında börek. O diyor ki, bazılarının yemeği kötüdür, hapishane yemeği gibidir yani. Ne bileyim, hiç olmazsa karnıyarığı, makarnayı, İtalyan salatasını iyi yapsa bari der.
Bugün yolda, akşamüstü, merhaba dedi, nerden geliyorsun, elimde de kitap vardı. Spinoza. O ne dedi, kitap dedim. Ne kitabı o, yemek kitabı mı dedi. Yok dedim felsefe kitabı. Spinoza amca dedim, Etik diye bir kitap yazmış işte. Etik ne dedi. Ahlak dedim. Ah dedi ah ah, bizim İstanbul’da ahlak çok bozuldu.
Ay dedim Zehra teyze, Spinoza da zaten Levanten, İstanbul’da yetişmiş yani, Nişantaşı’nda okumuş o, var ya hani, papyon diyorlar, papyon okul yani, Piyer Loti Lisesinde okumuş zamanında, sonra da Işık Lisesine geçmiş. Ama sonra yurtdışına gitmiş işte.
İnanmaz inanmaz baktı, anladı, uydurduğumu yani. Sen ne yapıyorsun dedi, kitap okumaktan başka. Dedim çeviriyorum. Ne işler çeviriyorsun sen peki dedi. Yok iş çevirmiyorum dedim. Çeviri yapıyorum, hani oluyor ya, bir dilden diğerine çeviriyorum.
Ah dedi, iş mi o, iş değil ki, iş olarak ne yapıyorsun yani dedi. İşim bu dedim. O da tamam peki üzülme dedi, olsun sen de insansın. Yani bana moral veriyordu. İşin yok ama üzülme sen de insansın yani sonuçta. Yazıklandı bana. Dedim sen hiç iş yaptın mı. Yok dedi ben yemek yaparım, çocuk büyüttüm. Daha ne iş yapcam ki? Ayy Zehra teyze dedim, üzülme olsun sen de insansın.
Tabii diyemedim Zehra teyzeye, ne kadar da kültürlü olduğumu. Cezmi Ersöz’ün on üç kitabını ondokuz günde okumuştum. İlk kültürüm böyle olmuştu. Sonra Kafka’dan Dönüşüm okudum. Sonra Masa dergisi okuyordum. İşte bunlar kültür belirtisi değil midir ki? Bir program vardı, CNN’de, Gündem mi neydi, orda kitapları dinlerdim. Ne bileyim nette Serdar Kuzuloğlu dinlerim, veya Sinan Canan. Kitap okumasaydım mesela hafakan yerine afakan derdim. Hafakanlar bastı Zehra teyzeee. Veya sen anlattın yaa, kafam ambalaj oldu. Ambalaj mıydı yok yok ambala oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder