6 Mart 2018 Salı

Çocuktum



Özlem seline tutulmak, farkında olmadan yürümek demekti sokaklarda. 

Çok şey değişmişti  yürüdüğü yollarda, belki de öyle zannediyordu. Yeni binaların inşaatı kurulmuştu, başkalarının bıraktığı izler ve bir sürü anıların üzerine. 

Bunun dışında  her şey aynı sayılabilecek derecede. Hala çingene sokakları kokardı orası ve aynı zamanda  hala şehrin göbeği sayılmaya devam ediyordu.

Bin çeşit insan vardı yine yollarda, biri gider diğerinin yerini başkası alırdı. Yürümeye devam etti, gelip geçti arnavut kaldırımlarından, önünden geçen insanlar maziden gelen bir ses gibiydiler, o yıllardaki silüetlerin  sesine şaşırtıcı şekilde benziyorlardı. Hayatta her şeyin  birbirine benzemesi, insanlara geçmişlerini unutturmamak  için bir ikazdı  sanki.

Hiç sözünü dinlemediği dedesinin, ilk kemoterapiden dönüşünü bu yolda beklemişti, yıllar evvel onu kısa bir süre sonra kaybedeceğini hissetmişçesine sarılmıştı, tutunmuştu beyaz gömleğinden, başını göğsüne yaslayıp, ilk defa anlamıştı o gün aslında, hayatta en çok atıştığımız insanların, en sevdiklerimiz olduğunu.

Dedesi  hayatını yitirdiğinde en son ona  burada veda etmişti, çünkü o sınırdan daha fazla yaklaşmasına kimse izin vermemişti, kızmalı mıydı? Yoksa onu düşündükleri için teşekkür mü etmeliydi. Hiçbiri.

İlk burada dizlerini yaralayıp, çocukluk aşkına burada rastlayıp, ilk burada gülüp, bastığı o topraklar üzerinde ağlamıştı. İlk gidişlere burada şahit olmuştu, arkadaşlarının taşınmasıyla birlikte, çocukluğu da kendisine arkasından el sallamıştı, gitmiştiler.

Yine de en azından onun yaşamış olduğu, hatırlamaya değer bir çocukluğu vardı.

(kurgu)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder