Bugün evin yakınındaki Migros’ta alışveriş yaparken, kasada ödeme kuyruğunda bir kız ve annesi vardı, ödemeyi yaptılar, kızın eli doluydu, bir de ayrıca içinde erik olan bir poşet vardı. Poşet açıldı ve erikler yere döküldü, kapının önünde. Kız, anne poşeti tut diyordu, anne ise yere eğilip erikleri toplamaya başladı. Anne, boşver onları, poşeti tutsana dedi. Ben de, kasayı bırakıp hemen gidip poşeti tuttum, çünkü anne toplarken yine dökülüyordu erikler.
Kız ve annesi teşekkür ettiler, erik alsana dediler, yok dedim, ekşi yiyemem, yok bunlar tatlı deyince, yok dedim, ben tatlı yerim, erik yiyemem. Güldüler filan. Burda mı oturuyorsunuz deyince evet dedim. Siz de herhalde burlardasınız ama diliniz azcık değişik sanki diye ekledim.
Evet dediler, biz burada doğduk büyüdük ama Jewish’iz, Museviyiz yani. Aaa dedim ne güzel, burada çok var sizden, deyince, ana kız çok hoşsohbet çıktılar. Biz Museviyiz ama durum çok karışık dediler, güldüler. Kız, McGill Üniversitesinde okumuş, annesi ile İstanbul’dalarmış. Çok gezmiş ama, Küba filan. Efes’te de bir yıl bir otelde çalışmış. Ben dedi, iki yıl dansözlük bile yaptım. Aaa dedim, nerede, Tunus’ta yapmış.
Bu ana kız, geçen hafta test yaptırmışlar. Atalarını bulmak için. Kan testi veya tükürük testi yapılıyormuş. Bu test ile geçmiş belli oluyormuş, genetik yönden. Buna göre, annenin annesi Rusya’da çıkmış. Rus Musevisi işte. Ama anneannesi İran. Çok karışık dediler.
Teste dayanarak, her yerde akrabaları varmış. Tunus’ta, İran’da, Kuzey Avrupa’da, her yere dağılmış bir aile. Üç türlü Musevi kolu varmış. Eskenaziler, Sefaradlar, Mirazirler, galiba. Hepsinden akrabaları varmış.
E o zaman dansözlük sizin genlerinizde olmalı dedim, madem, Tunus, İran var, geçmişte.